Bir çok kişi estetik nedenler veya sportif performans artışı için kas kitlesini koruyarak yağ oranını düşürmeye yönelik diyet ve egzersiz programları uyguluyor. Bu sert diyet programlarını sürekli olarak gazetelerin hafta sonu eklerinde veya magazin programlarında ‘’ünlülerin zayıflama sırları’’ başlıklı haberlerde görüyoruz. Her ne kadar bu diyetlerin kadınların hormonal sistemi üzerinde olumsuz sonuçları olduğuna dair endişeler bulunsa da bu diyetlerin uzun vadeli etkilerini araştıran kapsamlı çalışmalar yok. Bu çalışma eksikliğinin muhtemel nedeni kişilerin sağlığını olumsuz etkileyecek uygulamalar içeren çalışmalara etik olarak onay verilmemesi.
Açlıkla ilgili bilinen en popüler deney 1940 yılında Amerika’da‘’ Onların daha iyi beslenmesi için aç kalır mısınız?’’ sloganıyla yürütülen Minnesota Açlık Deneyi’dir. Bu projede Avrupa’daki toplu kıtlığın mağdurlarını nasıl tedavi edeceklerini anlamak için birçok genç adam altı ay boyunca aç bırakılmıştır. Minnesota Açlık Deneyi özellikle açlığın psikolojik etkileri üzerine önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır ve günümüzde hala referans olarak kullanılmaktadır. Bu araştırma dışında uygar ülkeler arasında açlıkla ilgili böyle agresif bir çalışma yapılmamıştır. Anoreksiya olan kadınlarla yapılan çalışmalarda uzun süreli yetersiz beslenmenin yağ, kas ve kemik mineral yoğunluğunda azalmaya neden olduğu ve bu değerlerin normale dönüşünün yavaş ve zor olabileceği görülmüş. Ancak normal kilodaki insanlarda kilo kaybı ve normal kiloya dönüş sonrası etkileri inceleyen bir çalışma Hulmi ve arkadaşlarından önce yapılmamıştı.
Juha J. Hulmi ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada kadın fitness yarışmacılarında yarışma öncesi diyet ile normal kilodan düşüş ve tekrar normal beslenme düzeyine çıkarak normal kiloya çıkış periyodunda meydana gelen değişiklikler incelenmiş. Vücut geliştirme sporcularıyla daha önce yapılan araştırmalarda genellikle erkek sporcular incelenmiş ya da yalnızca vücut kompozisyonu, kas gücü ya da psikoloji üzerine odaklanılmış ancak bu çalışmada literatürdeki diğer çalışmalardan farklı olarak çok düşük yağ oranlarına ulaşmak için yapılan şiddetli diyetler sonrası vücut kompozisyonu ve hormon seviyelerindeki değişikler ve diyet sonrası başlangıç düzeyine dönüş periyodu incelenmiş.
Toplam 50 kadın sporcunun katıldığı çalışmada başlangıçta(İlk ölçüm) 20 haftalık diyet sonunda(ara ölçüm) ve 18 hafta süren normal kiloya dönüş sonunda(son ölçüm) olmak üzere 3 farklı ölçüm yapılmış. Diyet sonrası ölçümle son ölçüm arasında sporcular diyeti bırakmış ancak antrenman programına devam etmiş. Katılımcılardan 27 tanesi yarışma için hazırlanan sporcular ve 23 tanesi kilo koruma hedefindeki kadınlarmış.
Diyet grubunda enerji açığı, direnç egzersizleri ve yüksek protein alımı (3 gr/kg/gün) devam ederken karbonhidrat alımında azalma aerobik egzersiz şiddetinde artışla sağlanmış.
Çalışma sonunda kontrol grubu vücut ağırlıklarını korurken diyet grubunda vücut ağırlığında yaklaşık %12, yağ miktarında ise yaklaşık %35-40 azalma görülmüş. Bununla birlikte kas kitlesinde düşük bir azalma ve vastus lateralis kasının enine kesit alanında düşük bir azalma gözlenmiş.
Bu sonuçların dışında çalışmayı farklı kılan özelliği hormon seviyelerindeki değişimlerin de takip edilmiş olması.
Çalışmada öne çıkan sonuçlardan biri diyet grubunda diyet süresince menstural düzensizlik yaşayan kadınların oranı kontrol grubuna göre %63 daha fazla görülmüş.
HORMON DÜZEYLERİNE ETKİLERİ
Leptin:Vücut yağ miktarı ile serum leptin seviyesi doğru orantılıdır ve obez kişilerde leptin seviyeleri yüksektir. Düşük leptin düzeyinin kilo alımını uyarıcı etkisi vardır. Anoreksiya nevroza hastalarında bundan dolayı leptin seviyelerinin olduğu düşük görülmekte.
Çalışmada leptin hormonunun azalmasının iştah arttırıcı oreksijenik etkisi dikkate alındığında, diyet süresince vücuttaki yağ miktarının azalması ile paralel azalması beklenen bir sonuç.
Triiodothyronine(T3): T3 hormonu tiroid bezi tarafından seztezlenen iki önemli hormondan biridir. T3 ve T4 hormonu vücutta bir çok mekanizmada rol oynarken özellikle metabolizmanın düzenlenmesinde etkilidir. Troid hormonları protein sentezini arttırır ve dokuların büyümesini sağlar. Karbonhidrat ve yağ metabolizmasını hızlandırır. Lipaz enzimi aktive ederek serbest yağ asitlerinin salınımını sağlar. T3 hormonu da leptin hormonu gibi kişilerin zayıflama süreçlerinde düşüş gösterir ve anoreksiya hastalarında da düşük görülür.
Çalışmada T3 hormonu diyet kısıtlaması süresince azalma göstermiş ancak diğer hormonların aksine 3-4 aylık normal kiloya dönüş fazında başlangıç değerine ulaşmamış. Buradan çıkaracağımız sonuç metabolizmada önemli rol oynayan tiroid hormonlarının yüksek enerji kısıtlaması ile sağlanan zayıflama sürecinde düştüğü ve ardından normal düzeylerine ulaşmasının 3-4 aydan fazla sürdüğüdür.
Estradiol: Estradiol estron ile birlikte kadınlarda bulunan 2 önemli östrajen hormondan biridir. Kadınlarda cinsiyet özelliklerinin oluşumu ve devamının yanında büyüme, sinir sistemi ve kemik metabolizmasında rol oynar.
Çalışmada diyet kısıtlaması sürecinde azalan estradiol seviyesi 3-4 aylık normal kiloya dönüş süreci sonunda başlangıç düzeyine yaklaşmış.
Testosteron: Testosteron erkeklerde cinsel organların gelişimi ve fonksiyonlarının sürdürülmesinden sorumlu bir hormondur. Kadınlarda ise östrojenin öncülü olmasından dolayı önemlidir. Memelilerde testosteron birincil olarak, erkeklerde testisler, dişilerde yumurtalıklarda üretilir.
Çalışmada testosteron oranı diyet kısıtlaması fazında azalmış ancak 3-4 aylık normal kiloya dönüş fazı sonunda başlangıç değerine ulaşmamış. Çalışma sonunda kadınlarda anabolik süreçleri etkileyen ve kadın cinsiyet hormonu östrojenin öncülü olan testosteronun yüksek enerji kısıtlaması ile sağlanan zayıflama sürecinde düştüğü ve ardından normal düzeylerine ulaşmasının 3-4 aydan fazla sürdüğü görülmüş.
Çalışmada yüksek diyet kısıtlaması ve aerobik antrenman düzeyinin artışı ile vücut yağ oranı ve vücut ağırlığı ile leptin, T3, estradiol ve testosteron hormonlarında azalma görülürken diyet kısıtlamasına son verilmesi ve aerobik antrenman düzeyinin düşürülmesini takip eden 3-4 aylık süreçte leptin ve estradiol hormonları başlangıç düzeyine dönerken metabolizmada önemli rol oynayan tiroid hormonlarının eski düzeylerine ulaşmasının daha uzun sürdüğü görülmüş.