Çalışma konusu: Aynı hız ve sürede koşu bandı ve pistte yapılan koşularda algılanan yorgunluk seviyesi, kan laktat düzeyleri ve kalp atım hızlarının karşılaştırılması.
Çalışmada pistte ve koşu bandında yapılan 9 km/s hız ile başlayıp 15 km/s hıza kadar artan koşularda her 1.2 km/s hızda kan laktat seviyesi, kalp atım hızı ve algılanan yorgunluk değerleri karşılaştırılmış Çalışma sonunda koşu bandında yapılan koşularda daha yüksek kan laktat değerleri görülürken pistte yapılan koşularda daha yüksek kalp atım hızı görülmüş. Algılanan yorgunluk seviyesi ise koşu bandında yapılan koşularda daha yüksek bulunmuş.
Çalışmanın tartışma kısmında kan laktat seviyelerinin koşu bandında daha yüksek çıkmasının nedeni olarak havadaki nem oranının etkisi olabileceğinden bahsedilmiş. Havadaki nem oranı oksijenin kana karışma oranını etkileyerek anaerobik yolun etkinliğini arttırmış olabilir. Çalışmada aynı zamanda pist koşularında görülen daha yüksek kalp atım hızının laktatın vücuttan çabuk uzaklaştırılmasını sağlamış olabileceğinden bahsedilmiş.
Pist koşularında görülen daha yüksek kalp atımının nedeni olarak ise sıcaklık etkisinden bahsedilmiş. Pist koşularında sıcaklık 31-33 derece olduğundan vücut ısısının korumak için terleme daha fazla meydana gelmiş. Vücut ısısını korumak için çalışan bu termodinamik sistem nabzın yükselmesine neden olur. Laboratuvar ortamında yapılan koşu bandı testinde ortam ısısı 24-25 derece olduğundan terleme pist koşuları kadar çok olmamış ve termodinamik sistemin getirdiği nabız yükü pist koşuları kadar fazla olmamıştır. Ortam ısısının egzersize etkisine baktığımızda soğuk ortamlarda yapılan egzersizlerde (4 derece), 23-24 derecelik ortamlarda yapılan egzersizlere göre daha düşük kan laktat seviyelerinin görüldüğü çalışmalar mevcuttur.
Çalışmada algılanan yorgunluk değerinin koşu bandında yapılan koşularda daha yüksek olmasının nedenine baktığımızda; pist koşularında hız kontrolü tamamen bireyin kendinde olmasına karşın koşu bandında vücudun sabitlenmiş bir hıza uyum sağlama çabası vücudu stres altına sokmuş ve psikolojik bir yorgunluk etkisi ortaya çıkmış olabilir.
Çalışmanın sonuç kısmında spor branşlarında uygulanan testlerin branşa özgü saha koşullarında uygulanmasının daha fonksiyonel olacağı önerisi verilmiş. Branşa özgü uygulanan testler sporcunun müsabaka koşullarında bulunduğu ısı, stres, yükselti, nem..vs standartlarına uygun yapıldığında daha kesin sonuçlar elde edilecek ve sporcunun gelişimi spora özgü şartlar altında daha etkin bir şekilde sağlanacaktır. Bununla birlikte bu çalışmada görülen, laboratuvarda yapılan testlerin sonuçlarına göre saha antrenmanında belirlenen antrenman şiddeti sporcunun yanlış belirlenmiş yüklerde çalışmasına neden olabilir.